Süleyman Nazif

5 Haziran 2013 tarihinde tarafından eklendi.

SÜLEYMAN NAZÎF (1869-4, OCAK 1927)

Diyarbakır’da doğdu. Babası Diyarbakırlı Mehmet Sait Paşa’dır. Çocukluğu babasının vazifesi dolayısıyla çeşitli şehirde geçti. Mardin’de bulundukları sırada Fransızca öğrenmeye başladı. Ayrıca edebiyat, dil, tarih ve mantık dersleri alıyordu. Kültürlü bir aileden geldi, düzenli bir tahsil görmemesine rağmen yetişmesine tesir etti.

1892’de babasını kaybetti. Muş, Mardin ve Diyarbakır’da çeşitli memuriyetlerde bu­lundu.

Diyarbakır’da meydana gelen Ermeni meselesi dolayısıyla olayları incelemeye gelen Abdullah Paşa, Süleyman Nazif’teki kabiliyeti fark ederek beraberinde Musul’a götürdü. 1896’da İstanbul’a geldi. 1897’de kısa bir süre için Paris’e gitti. Orada Ahmet Rıza’nın çıkardığı “Meşveret” gazetesinde II. Abdülhamid‘i tenkit eden yazılar yayınladı. 1898’de Bursa’da Mektupçuluk görevine başladı. Bu görevi on iki yıl sürmüştür. Buradan Servet-i Fünûn dergisine İbrahim Cehdî imzasıyla yazılar gönderdi. 1908’de Konya’ya nakledil­mek istenince kabul etmeyerek İstanbul’a geldi. Ebuzziya Tevfik‘le “Yeni Tasvir-i Efkâr” gazetesini çıkardı. Hükümeti tenkit eden yazılarından dolayı İstanbul’dan uzaklaştırılarak çeşitli vilayetlerde vali olarak görevlendirildi. 1912’de Trabzon Valiliğinden azledildi. Mütareke devrinde İstanbul’a geldi. “Hâdisât” gazetesini çıkardı.

8 Şubat 1919’da hilaf orduları komutanının İstanbul’a girmesi üzerine meşhur tarihî yazısı “Kara Bir Gün”ü yayınladı. Sansürden kaçırılarak yayınlanan bu yazı büyük yankı uyandırdı. İşgal yıllarında, işgal kuvvetlerini tenkit eden yazılar yayınladı. 1920’de İngilizler tarafından tutuklanarak Malta‘ya sürüldü. Burada 20 ay kaldı. İstanbul’a döndükten sonra da yazılar yayınlamaya devam etti. Ömrünün son yılları maddî sıkıntı içinde geçti. Yakalandığı zatürreden kurtulamadı. Cenazesi Türk Tayyare Cemiyeti tarafından kaldırıldı.

Süleyman Nazif, Servet-i Fünûn topluluğuna katılmadan önce vatan temini işleyen şiirler yazdı. Bu şiirlerinde Namık Kemal‘den etkilendiği görülür, ilk şiirlerini “Gizli Figanlar” adıyla bastırdı.

Yetişme tarzı Servet-i Fünûnculara benzemeyen Süleyman Nazif, bu topluluğun estetik ölçülerini benimsedi. Bu arada konu ve duygu bakımından etkilenerek ferdî şiirler yazdı. Ancak ilk şiirlerinde ve yazılarında görülen millî ve sosyal taraf onu Servet-i Fünûnculardan ayırır. Ayrıca, Türk toplumunun sosyal problemlerine kayıtsız kal­mamış; bunları her fırsatta dile getirmeye çalışmıştır. Kendisini bu topluluktan ayıran bir başka özelliği de dışa dönük mizacıdır.

1908’den sonra yazdığı şiirlerde millî duyguları ve ızdırapları yalnızlık temi ile birleştirerek ifade etti. “Daüssıla” bu şiirlerinin en tanınmışıdır.

Şiirde aruz veznini kullandı. Yalnız “Cenk Türküsü” adlı şiiri hece vezniyledir.

Çeşitli türlerde yazdığı nesirlerinde sağlam bir kompozisyon kurmayı başardı, son devir Osmanlıcasının ahenkli örneklerini verdi. Dilde sadeleşme hareketine sonuna kadar muhalif kaldı, bu konuda Türkçülerle şiddetli münakaşalara girdi. Tenkitlerinde objektif olmayı başaramamıştır. Heyecanlı mizacıyla herkese ve her şeye meydan okumuş; bu se­beple de çok defa yalnız kalmıştır. Bu özellikleriyle o, dönemin orijinal ve renkli şahsiyetlerinden biri kabul edilmektedir.

 

Eserleri :

Şiirleri: Gizli Figanlar (1906). Firak-ı Irak (1918), Malta Ge­celeri (1924).

Nesirlerinden bazıları ise şunlardır : Bahriyelilere Mektup (1897), Namık Kemal  (1897), El-Cezîre    Mektupları (1906), Malûmu   İlâm   (1897), Süleyman   Paşa (1910), Batarya İle Ateş (1916). Hitabe (1920). Tarihin Yılan Hikâyesi (1922), Çalınmış Ülke (1924), Mehmet Akif (1919), İki Dost (1925), Fuzûlî (1926).

Etiketler:

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış.

Şu Sayfamız Çok Beğenildi
Leyla ile Mecnun Mesnevisi