Baki
BAKI(1526 – 1600)
istanbul’da doğmuş, yaşamış ve ölmüştür. Adı, Abdülbhâkî’dir. Bakî, onun mahlasıdır. Yaşadığı çağın, en büyük hocalarından ders almıştır.Ömrü boyunca, önemli devlet görevlerinde bulunmuş, ancak, en çok istediği şeyhülislâmlık görevine bir türlü ulaşamamıştır.
Aşağıdaki beyti, bu kırgınlığın bir sonucu olarak yazdığı söylenir :
Kadrini seng-i musallada bilip ey Bakî
Durup el bağlayalar karşına yaran saf saf
(Ey Bakî, senin değerini musalla taşuıda bilecekler ve dostların sıra sıra durup karşında el bağlayacaklar).
Fakat, Bakî, Fuzûlî’ye göre çok şanslıdır. Divan şairidir, fakat Sultan Süleyman tarafından büyük ilgi, yakınlık ve yardım görmüştür. Bu ilgi. Kanunînin ölümünden sonra gelen padişahlarca da sürmüştür.
Bâkî’nin yazdığı kasideler ve gazeller. Sultan Süleyman’ın parlak zaferlerine pek uygun düşmüştür. Bakî adetâ, ses bakımından depdebeli şiirleriyle. Sultan Süleyman’ın görkemli yaşayışına alkış tutmuştur. Padişahla, şair arasındaki bu yakınlığa, diğer şairler gıpta etmiş ve “Bâkî’yi zamanının en büyük şairi yapan Sultan Süleyman”dır demişlerdir.
Bakî, kendine çok güvenen bir psikolojisi içindedir. Fuzûlî gibi, içe dönük ve karamsar değildir. Gerek, kendi üstün yeteneği, gerek padişahtan aldığı destek ve gerekse diğer şairlerin övgüleri Bâkî’ye haklı bir güven duygusu vermiştir:
Baş eğmeziz edâniye dünyâ-yı dûn için Allahadır tevekkülümüz i’tim âdımız
(Alçak dünya için aşağılık insanlara baş eğmeyiz. (Biz yalnız) AUaha boyun eğeriz, Allaha güveniriz.)
Bakî. Sultanü’ş-şuara (Şairlerin sultanı) olarak anılmış, kabul edilmiştir. Gerçekten de Bâkî’nin ünü, yalnız istanbul’da kalmamış, bütün müslüman ülkelerinede yayılmıştır.
Bakî, ile Fuzûlî, pekçok özellikleri bakımından ayrılır. Bakî. hayatı sever, eğlenceden, yiyip içmeden hoşlanır. Dışa dönüktür.Fuzûlî, hayattan şikâyetçidir, tçi dönüktür. Yalnızlığı sever.Bakî, doğal aşkın peşindedir. Yaşayan, var olan somut güzellere aşk duyar ve şiirlerini onlar için yazar.Fuzûlî, plâtonik aşkın, manevî aşkın yanındadır.Bakî, şiir yazmak için derin bir hayâl gücü aramaz. Onun için, süslü, sanatlı, tevriyeli bir söyleyiş başta gelir. Söz sanatlarının kullanımında çok ustadır. Bir sözü, o kadar ölçülü söyler ki, bu söz üstlenebileceği kadar, maznum ve anlam üstlenir. Ancak, bu söz inceliğine, düşünüldükçe varılabilir. Yani, Bakînin şiiri, öyle, daha ilk bakışta görülen bir sözsanatlan yığını değildir. Bu titizliği yüzünden ona, “Şiirin kuyumcusu”da denilmiştir.
Aruz veznini çok iyi kullanır. Onda, vezin, kusurları hemen hemen yoktur. Sultan Süleyman’ın ölümü için yazdığı “Mersiye” bu nazım şeklinin en başarılı örneğidir.Şairin dili genellikle ağırdır. En önemli eseri “Divan”ıdır.
Bâkî’den Örnekler
GAZEL
Nev-bahar oldu gelin azm-i gülistan idelim
Açalım gonca-i kalbi gül-i handan idelim
Komayıp lâle gibi elden eyağı bir dem
Mest olup gonce-sıfat çâk-i giribân idelim
İçeim lâ’l-i müzâbı saçalım çür’alan Hâk-i
gül-zârı bugün kân-ı Bedahşân idelim
Yakalım zek ü riya deyrini vîrân idelim
Bülbül-i gülşeni mecliste gazel-hân idelim
AÇIKLAMA
İlkbahar oldu, gelin, gül bahçesine gidelim.
Goncaya benzeyen kalbi açalım (onu) gülen gül durumuna getirelim.
Büyük, ayaklı kadehi elden lâle gibi bir an bile bırakmayalım. İçip, sarhoş olup gonca gibi yakamızı yırtarak açılalım. Kızgın ve kırmızı şarabı içelim, son yudumu yere saçalım. Bugün gül bahçesinin toprağını (lâl madeninin çıktığı kırmızı) Bedahşan toprağına çevirelim.
Eğlence ve sevinç alanı şen, sevinçli ve bakımlı olsun. Kötülük ve iki yüzlülük dünyasını yakıp yıkalım.
Bakî, sevgili’nin yanağını tasvir eden şiirlerini okusun.
Gül Bahçesinin bülbülünü (yani Bâkî’yi) gazel okuyucusu yapalım.
YORUM
Bakî, söz sanatlarına çok yer verir demiştik Gazeli kısaca açıkladığımız (nesre çevirdiğimiz) için, bu özelliği gösteremedik.
Şimdi, bunu görmek için, üçüncü beyti ayrıntılı olarak açıklayalım : İçimizi yakacak olan kırmızı şarabı içelim. Her içtiğimiz kadehin son yudumunu toprağa dökelim. (Eskiden, kadehdeki şarabın son yudumu içilmez, toprağa dökülürdü ve bu bir gelenekti). Bedahşan’da lâ’l (kırmızı) maden ocağı vardır. Bu yüzden Bedahşan toprağı kıpkırmızıdır. Bakî ve arkadaşları, içtikleri şarabın her kadehin son yudumunu toprağa döke döke, (İstanbul’un) toprağını Bedahşan toprağına çeviriyor. Oysa, şair ve arkadaşları, bir yudum karşılığında bir kadeh şarap içiyorlar.Bundan, şair ve arkadaşlarının ne kadar çok şarap içtiği ortaya çıkıyor. Onun için (birönceki beyitte) mest (sarhoş) olup yakalarını yırtıyorlar. (Bir sonraki beyitteyse,kötülük ve iki yüzlülük dünyasını yakıp yıkıyorlar)
GAZEL
Hoş geldi bana meykedenin âb u havası
Vallahi güzel yerde yapılmış kılılası
Gitmez o mehin “ra” gibi hançer kemerinden
Üftâdelerin öldürür âh işte burası
Zibâ yaraşır hil’at-ı nâz, ol boyu serve İki
kolumu yapsam ona bel dolaması.
Dikkatler ile seyr ederiz yâri serâpâ
Görmez mi idik biz de, eğer olsa vefası.
Meddah olalı çeşm-i gazâlanına Bakî
Öğrendi gazel tarzını Rûm’un şuarâsı Bakî
Kelimeler : meykede : Meyhane, ab u hava : Su ve hava. mey : ay (sevgili), râ : Arap alfabesindeki “r” harfi (sevgilinin kaşı, kavisli olan bu harfe benzetilmiş.) üftâde : Düşkün, seven, aşık. ziba : Çok güzel (ipek), hil’at : Giysi, elbise, serv : Selvi ağacı. (Sevgili boy bakımından bu ağaca benzetilir). Serâpâ : Baştan ayağa, vefa : İyilikten, hâlden anlama, meddah : Öven, medheden. çeşm-i gazâlân : Ceylan (ahu) gözlü, gazel tarzı : Gazel türü, şekli. Rûm’un şuarâsı Anadolu şairleri.
AÇIKLAMA
1. Meyhanenin suyu ve havası bana (çok) hoş geldi.
Vallahi, yvküası (meyhane) güzel yerde yapılmış.
(Bu beyitte, “yıkılası” sözü tevriyeli (iki anlamda) kullanılmıştır. Birincisi gerçek olan anlamıdır ki, şair “meyhane yıkılsın” diyor. İkincisi mecaz anlamıdır ve “yıkılası” sözü; şairin, meyhaneyi pek sevdiğini gösterir. Böyle deyişler, günlük dilde çok kullanılır.
“Gözü kör olasıyı çok özledim,” denir. – ••—–
2. Aşıkların, hançer bakışı, sevgilinin kemerinden gitmez.
Aşıkları, ah işte burası (Sevgilinin beli) öldürür.
(Beyitte, Arap alfabesinde bulunan ve kavisli olduğu için hançere benzetilen “ra” harfiyle ilgi kurulmuştur. “Hançerde ve kemer”de bu harf vardır. Aynca, hançer de kemer şekil olarak bu harfe benzer.)
3. O selvi boyluya (sevgiliye), naz elbisesi yakışır.
O (sevgiliye) iki kolumu bel dolaması (kemer) yapsam, (Çünkü kemer, kumaş elbise sevgilinin körpe tenini incitiyor. Ancak, şairin seven, koruyan, sıcacık kolları, sevgiliyi incitmeyen naz elbisesi olabilir.
4. Biz sevgiliyi her an dikkatlerle seyrederiz.
Eğer, vefası olsaydı biz de görürdük.
(Şair, gerçekte sevgiliyi, güzelliği, için dikkatlerle seyrediyor. Sevgilinin güzelliğini görüyor da… Fakat, sevgilinin vefasını, sevgisine karşılık verdiğini hiç görmüyor, göremiyor).
5. (Ey sevgili) Bakî, senin ceylan gözlerine aşık olalı (çok güzel şiirler yazdı
ve böylece) Anadolu şairleri, gazel yazmasını öğrendi.
Bâkî’den Seçme Beyitler :
1. Bu devr içinde benim pâdişah-ı milk-i suhân Bana sunuldu keşide bana verildi gazel
(Bu çağın, söz ülkesinin pâdişâhı benim. Kaside ve gazel yazmak bana vergidir.)
2. Cihan efsânedir aldanma Bakî Gam u şâdî, hayâl ü hâba benzer
(Ey Bakî, dünya masaldır, aldırma. Kederi ve sevinci, hayale ve uykuya benzer).
3. Kadrini seng-i musallada bilüp ey Bakî Durup el bağlayalar karşına yaran saf saf
(Ey Bakî, senin değerini öldüğün zaman musalla taşında anlayacaklar. Dostların, sevenlerin, karşında sıra sıra durup el bağlayacaklar. Seni anlayamadıkları için karşında suçlu gibi duracaklar).
Yorumlar
Henüz yorum yapılmamış.