Münazara: Yazılı Kanunların mı Yaptırım Gücü Daha Fazladır; Yoksa Yazısız Kanunların mı?

16 Şubat 2013 tarihinde tarafından eklendi.

Münazara: Yazılı Kanunların mı Yaptırım Gücü Daha Fazladır; Yoksa Yazısız Kanunların mı?

Aşağıda münazara örnek metni mevcuttur:

Öncelikle hukuk ve yasa(kanun) kavramlarını açıklamak istiyorum. Türk Dil Kurumu’na göre hukuk kelimesi, “Toplumu düzenleyen ve devletin yaptırım gücünü belirleyen yasaların bütünüdür”.

Kanun veya yasa, bir anayasal hukuk rejiminde, yetkili organlarca meydana getirilen hukuk kurallarıdır.

Kanun, yazılı veya yazısız olabilir. Yazılı kanunların en ünlüsü MÖ 1700’lerde yazılmış Hammurabi Kanunları’dır. Roma hukuku, Cermen hukuku, Katolik hukuku, İslam hukuku yazılı kanunlara dayanır. Çağdaş kanunların yazılı oluşu Fransız Devrimi’nden sonra gelişmiştir. Önemli yazılı kanunlara Kod (code) denilmektedir. Toplumu Kod’larla yönetmeye Kodifikasyon denilir ve Kıta Avrupa’da geçerlidir. Medeni Kanun’lar birer Kod’dur. İslam dünyasında Mecelle ve Kanun-ı Esasi ilk kodlardır.

Demek oluyor ki yazılı kanunlar ilk çağlardan beri vardır. Sizler yazısız kanunların yaptırım gücünün daha fazla olduğunu savunuyorsunuz. Önceleri yazısız kanunlar yani töreler olduğu halde insanoğlu niye yazılı kanunlara ihtiyaç duymuştur? Niye yazının icat edilmesinden sonra bütün yasalar yazılı hale getirilmiştir? Hammurabi Kanunları, 12 Levha Kanunları niçin yazılmıştır? Yazısız kanunlar yani töre yeterliydi de insanoğlu sırf iş olsun diye, canı sıkıldığı için mi bu kanunları yazılı hale getirdi? Sizce bunda bir terslik yok mu?

İslam Tarihi’ne bir göz atalım. Töre hükümlerince Cahiliye Devri’nde kız çocukları diri diri toprağa gömülüyorlardı. O dönem Arap kabilelerinde yazısız hukuk kuralları vardı. Bu kurallar yeni doğan bebeklerin ölüme terk edilmesine izin veriyordu. Peki İslamiyet geldikten sonra ne oldu? Kur’an hükümleri gereğince bu adaletsizliğe son verildi. Bu gelişme yazılı kanunlar sayesinde olmadı mı? Yazılı kanunlarla toplumsal adalet sağlanmadı mı?

Gazetelerde bir sürü töre cinayeti haberlerine rastlıyoruz. İnsanlar bu töre hükümlerince katlediliyorlar. Sizce bu çok mu adil? Bunu tasvip ediyor musunuz? Peki töre cinayetlerine yazılı hukuk kurallarının uygulandığı Avrupa Birliği ülkelerinde rastlıyor muyuz? Bir düşünelim bakalım.

Bir an toplumda yazılı hukuk kurallarının olmadığını farz edelim. Diyelim ki ben cinayet işledim. Töre hükümlerince kurbanımın yakınları da beni öldürmeye karar verdi ve bu hükmü uyguladı. Ben öldükten sonra da benim akrabalarım benim katilimi öldürdü. Bu böylece süre gider ve kan davası oluşur. Kan davası da toplumda huzursuzluğa ve kargaşaya yol açar. Soruyorum size kan davalarının olduğu, şiddet olaylarının görüldüğü bir toplum mu medenidir yoksa yazılı hukuk kurallarının uygulandığı, hukukun üstünlüğü ilkesinin uygulandığı bir toplum mu? Hangi toplumda sosyal düzen, adalet ve huzur sağlanır?
Gasp gelenek ve göreneklerimize terstir. İnsanlar bu suçu işleyenleri ayıplar. Peki yazılı kanunlar olmasaydı gasp olaylarının ne boyutlarda olabileceğini hiç düşündünüz mü? “Aaa! Gasp çok ayıptır, bir daha yapma.” demekle 10 yıl ceza alacağını bilmek aynı caydırıcılığa mı sahiptir?
Suç işlemeye meyilli insanlara, cani insanlara, katillere yazılı olmayan yasalar ne kadar etkili olabilir? Samimi olalım, burda birbirimizi kandırmayalım, oturup samimiyetle düşünelim, gerçekçi olalım.
İnsanlıktan nasibini almamış, kundaktaki bebeğe kıyan canileri sözlü yasalarla yola getirme düşüncesine 5 yaşındaki çocuklar dahi güler.
Koca koca profesörler oturup yıllarca bu kanunları hazırlamakla uğraşmışsa, onlarca hukuk fakülteleri açılmışsa bu bilim insanlarının, bu devletin vardır elbet bir bildiği değil mi?
Şu mahkemelerin, hâkimlerin, savcıların olmadığını düşünün halimiz ne olur? Sokağa nasıl çıkarız? Tecavüzcülere, katillere, gaspçılara gelenek görenekler mi ceza verecek? Onları gelenek ve görenekler mi caydıracak?
Yazılı olmayan kanunlarda birlik olmaz. Yani aynı suça, aynı yaptırım uygulanmaz. Sözgelimi yazılı olmayan yasalarda A suçuna A bölgesinde farklı bir yaptırım uygulanırken aynı suça B bölgesinde farklı bir yaptırım uygulanabilir. Aynı ülkede aynı cezaya farklı yaptırımın uygulanması bir adaletsizliktir. Gerçek adalet de yazılı kanunlarla sağlanabilir.
Sözlü uyarı mı daha etklidir yoksa disipline verilmek mi? Bu soruyu samimiyetle cevaplayın lütfen.
Mesela bizim okulda bir arkadaşımızı işlediği suçtan dolayı öğretmenimiz uyardı. Öğrenci hiç umursamadı bile. Aynı suçu yeniden işleyince o arkadaşımızı öğretmenimiz disipline verdi.Orada öğrenci ağlayarak öğretmenlere yalvardı. Bir daha bu suçu işlemeyeceğine dair söz verdi. Bu örnek de gösteriyor ki yazılı yasalar daha etkilidir, yaptırımı daha güçlüdür.
Mahalle baskısı kanunların tam olarak uygulanmadığı yerlerde olur, demokratik ve gelişmiş ülkelerde mahalle baskısı olmaz. Mahalle baskısı olmaması gereken bir şeydir. Batıl emsal olmaz.
(Göktürklerde törelerin olduğundan bahsedebilirler. İyi o zaman sizi o döneme gönderelim. Gider misiniz? Biz halimizden memnunuz.)

Etiketler:

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış.

Şu Sayfamız Çok Beğenildi
Romanlar Yazarları ve Özellikleri