Orta Oyunu
ORTA OYUNU
- ♦ Seyircilerce çevrilmiş bir alanda (meydan) herhangi bir metne bağlı kalınmadan tuluata (doğaçlama) dayalı olarak oynanan oyundur.
- ♦ Karşılıklı konuşmalardaki söz oyunları, hazırcevaplık, yanlış anlamalar ve şive taklitlerinden güldürü öğesi olarak yararlanılır.
- ♦ En önemli kişileri Pişekâr ile Kavuklu’dur. Pişekâr, Karagöz oyunundaki Hacivat’ın; Kavuklu ise Karagöz’ün karşılığı gibidir.
- ♦ Tuzsuz, Matiz, Sarhoş, Külhanbeyi, Efe (zorba tipleri); Zenne (kadın); Çelebi (mirasyedi, züppe); Denyo (mahallenin aptalı); Cüce ve Kambur (Kavuklu – arkası) ortaoyununun diğer kişileridir.
- ♦ Karagöz oyununda olduğu gibi ortaoyununda da meslek, yöre ve ulusları farklı kişiler kendi şiveleriyle oyuna katılır. Taklit adı verilen bu kişilerin başlıcaları Kastamonulu (Himmet – oduncu), Kayserili (Mayısoğlu – bakkal), Eğinli (kasap), Laz (Trabzonlu), Rumelili (Hüsmen Ağa – arabacı), Kürt (Haso – hamal), Arnavut (Bayram Ağa – celep), Acem (Cebbar Ağa – tüccar), Arap (Hacı Fettah), Yahudi (Azarya Efendi – kuyumcu), Balama (Frenk – doktor)dır.
- ♦ Dekor olarak “yenidünya” denen bir paravana ile “dükkân” denen bir tezgâh veya birkaç iskemle kullanılır.
- ♦ Kesin biçimini 19. yüzyılın ikinci yarısından sonra almıştır.
- ♦ Ramazan aylarında, bayramlarda, düğünlerde, kır eğlencelerinde meydan, avlu, çayır, bahçe gibi alanlarda oynanmıştır.
- ♦ Karagöz oyunu gibi başlangıç, muhavere, fasıl ve bitiş olmak üzere dört bölümden oluşur. Muhavere bölümünde Kavuklu ve Pişekâr’ın diyalogları yer alır, fasıl bölümünde ise oyunun konusunu oluşturan olay canlandırılır.
Orta Oyunu Örneği
Ah Nigar Vah Nigar’Adlı Orta Oyununun Muhavere Bölümünden
Pişekâr: Dur, dur nereye gidiyorsun? Seninle biraz konuşa
lım, malûm ya insanlar konuşa konuşa, hayvanlar koklaşa
koklaşa anlaşırlar. „
Kavuklu: Gel öyleyse koklaşalım. Pişekâr: Nerelisin?
Kavuklu: Sorgu sual başladı. Yahu birader çekil de yolumuza gidelim.
Pişekâr: Sizi gözünüzden çıkaracağım.
Kavuklu: Herife bak yahu, karga gibi gözümü oyacak.
Pişekâr: Efendim sizi gözüm ısırıyor.
Kavuklu: O sizin arsızlığınız. Tevekkeli değil, benim de suratım kaşınıyor. Ben istanbul’da oturuyorum.
Pişekâr: Göbeğinden misiniz?
Kavuklu: Hayır, yaprağının kenarında oturuyorum. Ne göbeği yahu?
Pişekâr: Efendim istanbul’un neresi?
Kavuklu: Etyemez.
Pişekâr: Bizim etyemez mi?
Kavuklu: Yahu şimdi fukaralıktan bütün istanbul etyemez.
Pişekâr: Şimdi çıkardım yahu ismail?
Kavuklu: Tanışıyor muyuz?
Pişekâr: Ben Attar Hüsamettin’in oğlu Asım.
Kavuklu: Yaa?
Pişekâr: Vay kardeşim, yıllar geçti birbirimizi kaybetmiştik, gel şöyle hasret giderelim, (sarılırlar)
Pişekâr: Ee İsmailciğim, valide peder hayatta mı?
Kavuklu: Ben gelirken peder ayakta, valide oturuyordu.
Pişekâr: Berhayat mı dedim.
Kavuklu: Babam bayat, annem tazeydi.
Pişekâr: Demek darülfenadan darülbakaya gittiler?
Kavuklu: Fener’deki evi sattılar, Balat’a yayan gittiler.
Pişekâr: İkisi de birden mi yürüdü?
Kavuklu: Babam geçen hafta yürüdü, annem evde sıralıyor. Yahu bunlar çocuk mu ki böyle söylüyorsun, yani senin anlayacağın hastalandılar, evvela babam, arkasından da annem öldü.
Pişekâr: Demek ikisi de göçtüler.
Kavuklu: Temel çürükmüş 7.2 ye dayanamadılar.
Pişekâr: Demek anadan da, babadan da öksüz kaldın?
Kavuklu: Evet anamdan babamdan bir öküz kaldı.
Pişekâr: Yani yetim kaldın?
Pişekâr: Yahu, senin annenin de babanın da emlak akarları vardı?
Kavuklu: Annemin kulağı, babamın da burnu akardı.
Pişekâr: Yani servet saman sahibiydiler?
Kavuklu: Ne şerbet, ne saman, bir şey kalmadı hepsini yedim.
Pişekâr: Hanı hamamı da yedin mi?
Kavuklu: Yedim, yalnız hamamın göbek taşını yiyemedim.
Yorumlar
Henüz yorum yapılmamış.