Milli Edebiyat Döneminde İslamcılık
Osmanlı Devleti, din ile milliyeti aynı kavramlar olarak ele almayan bir devlet anlayışına sahiptir, islâm. Osmanlı Devleti’nin temel fikri ve hedefidir. Azınlık haklarının korunması, islâm’ın içinde kendiliğinden var olan bir şarttır. Bu yüzden 1839 yılına kadar kendiliğinden işleyen bir müessese olmuş, ancak bu yılda Tanzimat Fermanı olarak bilinen kanun ile resmen vurgulanmıştır. Bir islâm devletinin idaresi altında yaşamakla tabii olarak sahip olduklan özgürlükleri bir kanunla resmen de onaylanan azınlıklar, daha önce sözü edilen ayrılıkçı çabalarına hız verirler. Avrupa devletlerinin güttüğü Hıristiyan dayanışmasının ve içerdeki aynlıkçı azınlık hareketlerinin ergeç sonuç vereceğini gören Osmanlı siyasetçileri “islâm birliği”ni tazeleme yoluna giderler. II. Abdülhamid tarafından dışanda, bazı İslâm devletleriyle siyasî ilişkiler kurulur. Afrika içlerine, Çin ve Japonya’ya heyetler gönderilir. İçeride din eğitimine önem verilir. Müslüman kavimlerin liderlerine iltifatkâr davranılır. istanbul Hicaz demiryolu yaptırılır.
Öte yandan sanayi devrimini gerçekleştirmekte olan Avrupa devletleri ucuz işçi, bol hammadde kullanmak gayesi ile Afrika ve Asya’yı istilâ ederek sömürgeleştirmeye başlarlar. Bu gelişme diğer islâm ülkelerini de uyandırır.
İçerde ve dışarıda bu gelişmeler olurken 1908 yılında II. Meşrutiyet ilan edilir. Gayri – müslim azınlıklar birer birer Osmanlı’dan kopmaya başlarlar. Böylece Osmanlıcılık fikri kendiliğinden çökmüş olur. Devleti ayakta tutabilmek için aydınlar Türkçülük ve İslamcılık fikirlerinin etrafında toplanmaya başlarlar. Bu iki fikir, bütün çelişkilerine rağmen bazı ortak ideallerde buluşmaktadır.
Çok geçmeden Osmanlı Devleti’nin idaresindeki Müslüman kavimler de birlikten kopmaya başlarlar. Büyük Arnavut isyanı çıkar. Araplar İngilizlerin safına geçerek Osmanlı Devletine cephe alırlar. Bütün bu gelişmelerin sonucunda İslamcılık düşüncesi gerçekleşemeyecek bir ideal olarak kalır.
Tanzimat aydınlan arasında da oldukça rağbet gören İslamcılık akımı, asıl gelişmesini 1898’den sonra gösterir. Edebiyat alanındaki en güçlü temsilcisi Mehmet Âkiftir. Bu devirde islamcılığın savunucuları arasında şu isimlere rastlanır : Said Halim Paşa (1863 – 1921), Şemseddin Günaltay (1883 – 1961), Şeyhülislâm Musa Kâzım Efendi (1865 – 1919), Hacı Zihnî Efendi (? – 1913).
Yorumlar
Henüz yorum yapılmamış.