Divan Şiirinde Soyutluk (Hayalcilik)
Divan şairi, var olan, yaşayan, somut, gerçek bir sevgiliden söz etmez. Yalnız insana değil, olaya bakış açısı da soyuttur. Divan edebiyatı, toplumun problemleriyle ilgilenmez. Hiç bir toplumsal sorun, aksaklık, asla Divan şiirinin konusu olamaz. Divan şiirinin konusu, güzel şeylerdir, aşktır, şaraptır, doğa manzaralarıdır. Divan şiiri, 600 yıl bu konulan işlemiştir.
Bu yüzden, yani, konunun darlığı, sürenin uzunluğu, Divan şiirini ayrıntıya götürmüş; bunun doğal bir sonucu olarak, şiir, süslü ve sanatlı olarak yazılmıştır.
Divan şiirinin soyut (hayâli) olduğunu, yine Nedim’den bir örnekle görebiliriz:
Gülli dîbâ giydin amma korkarım âzâr eder
Nâzenîmin sâye-i hâr-ı gül-i dîbâ seni
(Kelimeler : diba : Bir çeşit çiçekli ipek kumaş, âzâr : incitme, nâzenîn : Narin, ince yapılı, saye : Gölge, hâr: Diken.)
Açıklama : Narin ve ince yapılı sevgilim, çiçekli, gül desenli ipek kumaştan bir elbise giydin ama ben, ipek kumaşın, gülünün, dikeninin gölgesinin tenini inciteceğinden korkarım.
Buna göre şair, ipek kumaştaki gül resminin dikeninin gölgesinden korkuyor. Çünkü bu, sevgilinin tenini yaralar. Sevgilinin teni, o derece narindir, körpedir, incedir. Bu beyit, şiiriyet ve hayâl güzelliği bakımından ulaşılmaz bir derinlik taşır. Ancak, bunların gerçekle ilgisi var mıdır? Böyle bir ten olabilir mi? İşte. Divan edebiyatı soyut (hayâli) bir edebiyattır derken. Divan şiirindeki bu hayâlleri, bu kavramları söylemek isteriz.
Yorumlar
Henüz yorum yapılmamış.