Türk Destanları
Sözlü edebiyatın ilk ürünü destanlardır. Konusu, savaş, göç, sel ve deprem gibi büyük olaylar olan destanlar, boyutlu manzum hikâyelerdir. Bu destanlarda, ilkçağ insanının pek hoşlandığı olağanüstü olaylara yer verilmiştir. Bunu; Yunan şairi Homeros’un yazdığı “İlyada ve Odysseia“de, İran şairi Firdevsi’nin “Şehnâme“sinde, Fin destanı olan “Kalevelâ“da ve Japonların “Şinto“sunda apaçık görürüz. Bu destanlar, aynı zamanda, dünyanın dört büyük destanıdır.
Türk destanları son derece ince, zevkli ve ustaca söylenmiştir. Ancak, bu destanlar elimize geçtiği kadarıyla bölük pörçüktür yani bir bütünlük göstermemektedir. Ayrıca, Türk destanları baştan sona manzun değildir. Bu destanlar daha çok nesirdir ancak kısa manzum söyleyişlere de yer verilmiştir. Bu kısa manzumelerde destan söyleyicisi, hikâyenin esasını ahenkli dizeler hâlinde özetlemiştir.
Türk Destanları :
1. Saka Türkleri :
Saka Türkleri, M.Ö. 7 ile 2. yüzyıllarda devlet kurmuşlarda–. İlk Türk devletini kuran “SakaTardan bugün elimizde iki destan kalmıştır.
*Alp Er Tunga Destanı : Türklerle İranlılar arasındaki savaşlarda kahramanlıklar gösteren Alp Er Tunga’yı anlatır. Firdevsi‘nin yazdığı “Şehnâme“de kendisinden “Afrasiyap” diye söz edilir. Firdevsi, ondan. “Selvi boylu, aslan göğüslü, fil gibi kuvvetli, birkaç mil öteye kadar uzanan gölgesi olan” bir kahraman olarak söz eder. Şehnâme’ye göre, Alp Er Tunga, Azerbaycan’da yalnız yakalanmış ve öldürülmüştür. Alp Er Tunga destanından bugün elimizde sadece bir sağu vardır.
* Şu Testanı
Ortaasya’da Ala Dağların kuzeyinde bugün de “Şu” adında bir ırmak vardır.
Şu’nun M.Ö. 4. yüzyılda yaşamış bir Saka imparatoru olduğu sanılır. Elimizde bu destana ait hiçbir metin yoktur. Çeşitli kaynaklarda sadece adı geçen bu destan, yine bu kaynaklara göre iskender’le imparator Şu’nun savaşlarını konu etmiştir.
2. Hun Türkleri (M.O. 3. yüzyıl • M.S. 2. yüzyıl)
*Oğuz Destanı, olarak anılan bu destanın kahramanı Mete Han‘dır. Mete Han, söylentiye göre, 26 ülkeyi zaptetmiştir. Çin Şeddi, Mete Han korkusu yüzünden yapılmıştır.
Mete Han. zamanla destanlaşmış böylece Oğuz Kağan Destanları oluşmuştur. Oğuz Kağan Destanları olağanüstü motiflerle doludur.
3. Göktürkler (552 – 745)
* Bozkurt Destanı
Çok ünlü ve yaygın bir destandır. Destanın özeti şudur. Türkler, Hazer denizi kıyılannda yaşarken düşman saldırısına uğrar. Bire kadar kırılır. Geride sadece elleri ve kolları kesilmiş bir genç kalmıştır. Bu sırada Tanrı, bir Bozkurt (Gök Börü) gönderir. Bu Boz Kurt, delikanlıya bakar, iyileştirir. Gencin, kurttan çocukları da olur. Giderek çoğalırlar ve devlet kurarlar.
Bozkurt, bu destanlarda bir semboldür. Türklerin “birliğini ve yılmazlığını” anlatır.
*Ergenekon Destanı : 13. yüzyılda yazı diline de geçen bu destan, Türk destanlarının en önemlileridendir. Çünkü, bu destan, Türklerin savaşçılığı yanında bilime verdiği önemi de gösterir.
Bu destana göre. Göktürkler, düşmanın hilesi karşısında yenilir. Geriye sadece hakanın oğlu Kayhan ile yeğeni Nüküz kalır. Bunlar, eşlerini de yanlanna alarak ve karlı, zorlu bir geçiti aşarak yeni bir ülkeye ulaşırlar.
Ancak, zamanla bu yer onlara dar gelir. Böylece, bir demir dağını yetmiş körükle eritip delerek Ergenekon’dan çıkarlar ve düşmanlarından öcünü alırlar. Ergene, yüksek, sarp; bel, geçit demektir. Hiç şüphesiz, gerçekte böyle bir dağ yoktur. Bu. sembolik bir destan dağıdır. Ergenekon’dan çıkışta ve yeni yurt edinişte gene en başta eski Türklerin “birlik ve güç” imgesi olan Bozkurt vardır.
Ziya Gökalp, “Ergenekon” adlı şiirinde, bunu şöyle anlatır.
“Börteçine kurdun adı,
Ergenekon yurdun adı,
Dört yüz sene durdun, hadi
Çık, ey yüz bin mızrağımız
(Kızılelma)
4. Uygurlar (745 – 840)
Uygurlar, geniş ölçüde Göktürklerin yerini almıştır. Komşu ülkelerle iyi ilişkiler kuran uygurlar, sanatta ve uygarlıkla ileri gittiler. Uygur adının “uygar” kelimesiyle ilgili olduğunu söyleyenler, hiç de haksız sayılmazlar.
Uygurların iki önemli destanı vardır.
* Türeyiş Destanı
Bu destan; Bozkurt şekline giren Göktanrı’nın son derece güzel olan hakan kızlarıyla evlenişini ve bundan da “Dokuz Oğuz ve On Uygur Boyu”nun türeyişini anlatır.
* Göç Testanı
“Dokuz Oğuz ve On Uygur”lar yıllarca güçlü ve mutlu yaşar. Ancak, bir uygur hakanı, Çin prensesiyle evlenir ve başlık olarak da Çinlilerin çok istediği ot bile bitmeyen ve Kutlu dağ denilen bir kayalığı Çinlilere verir. Çinliler de bu kayaları kendi ülkesine götürür. Oysa bu kayalık, ülkenin uğurudur. Bu yüzden, kayalık elden gidince Uygur ülkesinde uğursuzluk başlar. Yağmur yağmaz olur, sular çekilir. Ülke, kuru çöle döner. Bunun üzerine her şey :
“Göç. göç, göç!… diye bağırır.
Bunun üzerine göç başlar batıya doğru uzun bir yürüyüşten sonra “Beş Balığ“a gelirler ve burada yerleşirler. Burada çoğalırlar, düzen kurarlar ve yüce bir millet olurlar.
Yorumlar
Henüz yorum yapılmamış.