1940 Sonrası Türk Edebiyatı Genel Özellikleri
Siyasî Gelişmeler ve Sosyal Durum : Türkiye’nin 1940’dan sonraki siyasî durumu, dünyadaki siyasî gelişmelere paralel olarak bir hareketlilik kazanır. 1939 Eylül’ünde başlayan II. Dünya Harbi 1945 yılında biter. Türkiye, Batılı ülkelerin kendisini savaşa sokmak için gösterdiği gayrete rağmen tarafsız kalmayı başarır. Ancak, savaş tehlikesi her an mevcuttur ve ülke bu zaman zarfında savaşın yıkıcı ve bozucu etkilerine maruz kalır. Bir milyona yakın askerimiz sınırlarda çok kötü şartlarda teyakkuz halinde bulunurken kıtlık, hastalık, kaçakçılık, vurgunculuk ve karaborsa bu zor günlerde en büyük sıkıntılar olur. Ülkeyi bir karamsarlık sarar.
Sanfransisko Konferansı‘na katılan Türkiye, insan Hakları Beyannnamesi‘ni imzalayarak 4 Ekim 1944’de Birleşmiş Milletlere üye olur. II. Dünya Harbi‘nin bitiminde Türkiye, Sovyet emperyalizmi tehditine karşı güvenliğini sağlama çabası içine girer. 1945 – 1946 yıllarında Sovyetlcr’in Türkiye’nin Doğu Anadolu topraklarını istemesi ve Boğazlara yerleşmek hususundaki isteklerini resmen açıklaması. Türkiye’yi Millî Mücadeleden beri en kritik safhaya sokar. Türkiye güvenliğini sağlamak için 1949’da kurulan NATO‘ya girmek için müracaat eder. Bazı küçük devletler ve İngiltere itiraz eder. 25 Haziran 1950’de patlak veren Kore Savaşına, Birleşmiş Milletler’in kararına uyarak Türkiye’de katılır. Kore Savaşında Türk askerlerinin gösterdiği kahramanhklar itirazları önler ve Türkiye’nin NATO’ya kabul edilmesine karar verilir. T.B.M.M.‘nin kararıyla Türkiye 19 Şubat 1952’de NATO’ya katılır. Türk dış politikasında bu gelişmeler olurken, 1945’e kadar tek parti idaresinde bulu-nan Türkiye’nin iç politikasında da bir takım gelişmeler olur. II. Dünya Harbi‘nin ortaya çıkardığı sıkıntılar ve bürokrat kadroların halktan uzaklaşması, halkta ve aydınlarda çok partili demokrasi rejimine geçme isteğini artırır. 1945’de muhalif partilerin kurulmasına izin verilir ve Türk siyasî hayatında önemli biryeri olan Demokrat Parti (DP) kurulur. 1946’da seçimler yapılır ve muhalif partilerden millet vekilleri de Meclis’c girerler. 1950’de yapılan seçimlerde Demokrat Parti iktidarolur. 27 yıldır iktidarda bulunan Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) muhalefete geçer.Demokrat Parti’nin iktidarda olduğu 1950 – 1960 yılları, iktidar – muhalefet çekişmelerinin bir takım huzursuzluklara yol açtığı yıllardır. Bu yıllarda Hükümetin kalkınmak için yaptığı çalışmalar, iktisadî sıkıntıları su yüzüne çıkarır. Sıkıntılar artar ve hürriyetlerin kısıflandığı konusunda şikayetler artar. Bunun üzerine 27 Mayıs 1960’da ordu bir ihtilal ile idareye el koyar. Millî Birlik Komitesi kurulur.
Askerî idarenin topladığı “Kurucu Meclis” yeni bir Anayasa hazırlar ve 9 Temmuz 1961’de yapılan bir referandumla yeni Anayasa kabul edilir. Bu Anayasa hükümlerine göre Senato ve Millet Meclisi’nden oluşan çift meclisli parlemento ve Anayasa Mahkemesi kurulur. Millî Birlik Komitesi, 15 Ekim 1961’de yapılan seçimlerle yönetimi sivil idareye devreder. Ancak seçimlere katılan dört partinin de iktidar için gerekli çoğunluğu sağlayamaması neticesinde, 1965 seçimlerine kadar Türkiye koalisyon (karma) hükümetleri tarafından idare edilir. 1965’de yapılan seçimlerde çoğunluğu sağlayan Adalet Partisi (A.P.) hükümeti kurar. Bu arada çeşitli görüşleri savunan çok sayıda parti kurulur. Ülke kalkınmasını sağlayacağı öne sürülen çeşitli iktisadî görüşler tartışılır. Bu arada edebiyatımızı da yakından ilgilendiren çeşitli fikir, sanat ve politik görüşler savunulur. Bu görüşler sürekli ve sistemli bir akım özelliği göstermez. Ayrıca aydınları peşinden sürükleyecek güçte fikir adamlarının da çıkmadığı görülür. Günümüzde de varlığını sürdüren ve yer yer kadrolaşan bu akımlar; Atatürkçülük, milliyetçilik ve sosyalizm genel isimleri altında toplanabilir.
Bu dönemde Türk dış politikası’nın mihverini Kıbrıs meselesi oluşturur. Kıbrıs, Türkiye’nin hayatî ve millî meselesi, millî menfaatlerimizin ağırlık noktası olur. Zürih ve Londra anlaşmalarıyla, Türkiye, Yunanistan ve ingiltere’nin garantörlüğünde, 19 Şubat 1959’da bağımsız bir Kıbrıs Cumhuriyeti kurulur. 16 Ağustos 1960’da Kıbrıs Anayasa’sı yürürlüğe girer. Fakat Kıbrıs Rumları adayı Yunanistan’a ilhak sevdalarından vazgeçmezler. Her vesilede anayasayı ihlâl ederler ve adadaki Türklere karşı saldırılara geçerler. Yapılan görüşmelerin sonuç vermemesi ve Rumların zulümlerini artırması üzerine Türk jetleri 8-9 Ağustos 1964’de Rum mevzilerini bombalar. Rumların katliam teşebbüsleri böylece önlenmiş olur. Ancak Kıbns buhranı Amerika ile olan ilişkilerimizi son derece gerginleştirir ve Kıbrıs meselesi daha uzun yıllar gündemde kalır. Yapılan görüşmelerden netice alınamayınca Türkiye Kıbrıs’taki haklarını korumak için 1974 yılında I. ve II. Kıbrıs Barış Harekâtını gerçekleştirir. Harekâta hem Amerika, hem de Rusya şiddetli tepki gösterir ve Amerika Türkiye’ye ambargo uygular. Türkiye bu ambargoya tepki olarak 13 Şubat 1975’de Kıbns Türk Federe Devleti‘nin kurulduğunu ilân eder.
1970 – 1980 yılları arası, Türkiye’nin, hem iç politika, hem de anarşi ve terör dolayısıyla iç çalkantılarla dolu olduğu bir dönemdir. Türkiye bir kargaşa, siyasî istikrarsızlık, anarşi ve terör içine düşer. Siyasî çözüm mümkün olmaymca 12 Eylül 1980’de ordu ikinci kez yönetime el koyar, ihtilâli gerçekleştiren üst düzey askerî yönetim “Millî Güvenlik Konseyi”ni kurar ve Türkiye’nin ihtiyaçlarına cevap verecek bir Anayasa hazırlamak için “Danışma Meclisi” oluşturur. Bu meclisin hazırladığı Anayasa 1982’de referandumla kabul edilir ve yürürlüğe girer. Bu Anayasa çerçevesinde Kasım 1983’de yapılan genel seçimlerden sonra yönetim sivil idareye devredilir.
Yorumlar
Henüz yorum yapılmamış.